İslamdan Önceki Dinlerde Hac

Hac, tarih boyunca farklı dinlerde kutsal mekânların ziyaret edilmesi anlamına gelir. İnsanlar, bu yerlerde maddi ve manevi faydalar elde etmeyi umarlar. İslam öncesi dinlerde de benzer uygulamalar bulunmuş, çeşitli kültürlerde hac yerleri önem kazanmıştır. Bu yazıda, İslam'dan önceki dinlerde hac uygulamalarına ve kutsal mekânların ziyaretine dair bilgiler sunulmaktadır.
İslamdan Önceki Dinlerde Hac
01 Eylül 2024

İslam'dan Önceki Dinlerde Hac


Kutsal mekân kavramı ve bu tür yerlerin ziyareti tarih boyunca bütün inançlarda mevcut olmuştur. Kutsal mekânları ziyaretin sebebi o mekânın kutsiyetinin bahşedebileceği maddi, manevi ve ahlaki faydaları elde etmektir. Kişinin ister kendi ülkesinde isterse başka yerde olsun, kutsal bir mekâna veya mabede yaptığı seyahatten ibaret olan hac esnasında sarf edilen gayrete karşılık bedeni bir rahatsızlığın giderilmesinden ebedi hayatın kazanılmasına kadar birçok fayda ümit edilebilir.

Eski Dinler


Kabileci, milli ve evrensel dinlerin hepsinde kutsal kabul edilen mekânlar ve bu mekânların ziyareti söz konusudur. Yakın Doğu'da, milattan önce II. Binyıldan itibaren hac yerleri özellikle vahalarda ve şehir kültürünün bulunduğu yerlerde teşekkül etmiştir. II. Binyılın üçüncü çeyreğinde Babilonya'da Nippur, Asur'da Ninova bu türden ziyaret yerleriydi.

Hititler'de kral, başrahip sıfatıyla her yıl kış mevsiminde krallığın büyük ibadet merkezlerini ziyaret ederdi.

Eski Çin'de bilinen ilk hac merkezleri T'ai-shan, Hua-shan, Hêng-shan, Non-yushan ve Sung-shan adlarını taşıyan beş dağdı. Hem Taoistler hem de Budistler bu dağların üzerinde tapınaklar inşa ettiler ve buralar zamanla oldukça önemli hac merkezleri oldu.

Hinduizm'de de hac ibadeti vardır. Hint yarımadasının Aryalar'ca istilası ve Hindu tapınaklarının inşası ile ziyaret edilecek yerlerin sayısı da artmıştır. Orta Çağlara doğru hac için uzak yerlere gitmek gelenek halini almıştır. Yıkandıktan sonra hac görevini ifa etme yanında kutsal mekânın çevresinde dönmek de (Tavaf) haccın unsurlarından biriydi. Hinduizm'de Benares'i ziyaret etmek ve Ganj nehrinde yıkanmak, ölümden sonra yeniden dünyaya gelişte daha mutlu olma ümidini vermektedir.

Budizm'de hac ziyareti, Buda'ya ait mekânlarla ondan kalanların bulunduğu yerlere yapılır. Budizm'de hacla ilgili en eski belgeler Kral Aşoka'nın fermanlarıdır. Aşoka, tahta geçişinin onuncu yılında "dharmayatra" (Doğruyu, gerçeği bulmak için yapılan yolculuk) yaparak Buda'nın aydınlanmayı elde ettiği yere yani Bodhi Gaya'ya (Bodh Gaya, Buddh Gaya, Buddha Gaya) gittiğini söyler. Aşoka'dan günümüze kadar Bodhi Gaya Hindistan'da Budistler'in en önemli hac yeridir. Bunun dışında hac için ziyaret edilen yerler Nepal'deki Siddhartha Gautama (Buda'nın doğum yeri Lumbini), Buda'nın ilk vaazını yaptığı Benares yakınlarında bulunan Samath'daki Geyik Parkı (İsipatana) ve Buda'nın Nirvana'ya ulaştığı yani öldüğü yer olan Uttar Pradesh'teki Kuşinagara'dır. Japon geleneğinde hem Şinto'ya hem Budizm'e ait çeşitli hac yerleri vardır. Japonlar'ın junrel dedikleri hac, çeşitli yerlerdeki ziyaret merkezlerinin belli bir sıra ile gezilmesini ifade etmektedir. Bir diğer hac şekli ise sadece bir tek yere yapılan hacdır. Ise'deki tapınak Şintoizm'in en yüce ilahına adanmış Şinto hac yeriydi. Japonya'daki Budist hac mekânlarının çoğu Budist keşiş ve zahitlerinin züht hayatı yaşadıkları yerlerdir.

Helenist-Roma dönemine kadar Mısır dininin her devresinde hac ibadeti mevcuttu. Belli başlı hac yerleri Delta'daki Dedu veya Busiris ile (Osiris'in evi) kedi başlı tanrıçanın tapınağının bulunduğu yine Delta'daki Bubastis idi. Suriye'de Byblos, Aphaka, Tyr, Heliopolis (Ba'lebek) ve özellikle Hierapolis önemli hac merkezleriydi. Bilhassa Romalılar döneminde çok sayıda yabancı uzak ülkelerden buraları ziyarete geliyordu.

Belirli bir tapınağın veya kutsal taşın etrafında dönmek İslam öncesi Araplar'da da vardı.

Yahudilikte Hac


Hac, Yahudilerin millet olmalarından itibaren kurumsallaşmış ve erkeklerin üç bayramda (Fısıh (Paskalya = mayasız ekmek), Şavuot (Pentekost = haftalar) ve Sukkot (Çardaklar)) Kudüs'e gitmeleri istenmiştir. Yahudilik'teki hac mekânlarını üç grupta toplamak mümkündür:

  • Kudüs ve çevresinde oluşmuş, tarihi özelliğe sahip ve Kitab-ı Mukaddes'in tarihi içinde ortaya çıkan mekânlar.
  • Genelde Celile'de bulunan, Talmud ve Kabala'da adı geçen bilgelerin mezarları.
  • Diaspora (Filistin dışında Yahudilerin yaşadıkları yerler) bilgelerine ve azizlere adanan İsrail'in çeşitli bölgelerindeki merkezler.

Kudüs'te Süleyman Mabedi'nden geriye kaldığına inanılan "ağlama duvarı" önemli bir ziyaret mahallidir. Kudüs'ün dışında kalan başlıca ziyaret yerleri şunlardır: Zebulun'un Sidon'da, Rabbi (Haham) Meir'in Tiberias'da (Taberiye), Simeon ben Yohai'nin Merom'da, Peygamber Hoşea'nın Safed'de, Peygamber Samuel'in Nebi Samvil'de, Rahel'in Beytülahm'da, Davud'un Kudüs'te, Nahum'un Musul civarında, Ezra'nın Bassorah yakınlarındaki Kuma'da, Hezekiel'in Babilonya'da, Daniel'in Kerkük'te, Ester ve Mordekay'ın Hemedan'da ve Yeremya'nın Fustat'ta bulunan kabirleriyle Karmel tepesindeki İlya mağarası. Yahudilik'te hacla ilgili esaslar din âlimlerince tespit edilmiş ve Mişna'da ayrı bir bölüm olarak yer almıştır. Günümüzde Yahudiler belli günlerde bu tür yerleri ziyaret eder, bu ziyaretlerin şans getireceğine, talihsizliklere iyi geleceğine inanırlar. Hac mahallerinde dua edilir, adaklar adanır, bazen de istekler kâğıda yazılıp bırakılır. Ağlama duvarı veya Süleyman Mabedi'nin batı duvarı dışındaki ziyaret merkezlerinde azizlere yalvarılıp şefaatçi olmaları istenir.

Hristiyanlıkta Hac

Hristiyanlıkta, Hz. İsa'nın son Kudüs yolculuğu ile Tanrı'nın şehrine eskatolojik haccın gerçekleştiğine ve Tanrı'nın krallığını başlattığına inanılır. İlk Hristiyanlar, Yahudilik'te olduğu gibi Kudüs'teki mabedi ziyaret ediyorlardı (Resullerin İşleri, 2/46; 3/1). Bununla birlikte, kilise yeni bir tapınak yapmak istiyordu. Epiphane'nin bildirdiğine göre İmparator Hadrianus 130 yılında yaptığı seyahatte Kudüs'te her şeyin yıkılmış olduğunu, sadece birkaç ev ile Hz. İsa'nın semaya urucundan sonra şakirdlerin toplandıkları evin yerinde küçük bir kilisenin bulunduğunu görmüştü. Bu küçük kilise daha sonra hacıların ziyaret ettikleri Sion Kilisesi oldu. 216'dan itibaren genellikle o topraklarda bulunan Origene'in naklettiğine göre Beytülahm'daki İsa'nın doğduğu mağara, çarmıha gerildiği Golgotha mevkii ziyaret mahalliydi.

Kudüs'e yapılan haccın gelişmesinde dini zorunluluktan ziyade Konstantin'in (I. Konstantinos) etkisi önemli bir rol oynadı. Konstantin'in Kudüs'ün çeşitli yerlerinde başlattığı kilise yapımı, birçok Hristiyan'ı İsa'nın doğup yaşadığı ve çarmıha gerildiği yerleri görmeye teşvik etti. Kudüs'e yapılan haccın yanı sıra türbeleri, hatta manastırlarda yaşayan rahipleri ziyaret de bir tür hac olarak mütalaa ediliyordu. Diğer bir hac şekli de azizlerin ve şehitlerin mezarları üzerine yapılmış kiliseleri ziyaret etmekti.

Doğu Hristiyanlığı'ndaki haccın kökleri ilk olarak Hz. İsa'nın doğup misyonunu ifa ettiği Filistin'e, ikinci olarak da Hristiyan manastır hayatının (Monastisizm) beşiği olan Mısır'a kadar uzanır.

Eski İsrail'de ve ilk devir Hristiyanlığı'nda haccın anlamı aynıdır. Ancak İsrailoğulları için bu mabedi senede üç defa ziyaret şart iken Hz. İsa bunu mabede son yaptığı ziyaretle yerine getirmiştir. Dolayısıyla Hristiyan haccı kolektif bir görev olmaktan çıkıp dindarlığın ferdi ihtiyaçlarını yerine getirmek için yapılan bir seyahat olmuştur.

Hac bir Hristiyan'ın kurtuluşa ermesi, ilahi varlıkla temas kurması ve dolayısıyla hac beldesinde tabiatüstü güçten inayet elde etmesi anlamını taşır. Avrupa'da bilinen ilk hac yerleri; azizlere ait kutsal eşya ve kalıntıları ihtiva eden mezarlardır. Bu tür ibadet XIII. Yüzyıla kadar piskopos, daha sonra da papa tarafından meşru sayılmıştır. Bu kutsal mekânlar arasında, Roma'daki Petrus'un mezarı ile İspanya'da Santiago de Compostela'daki Büyük Ya'kub'a atfedilen mezar en çok ziyaret edilen yerlerdir.

İkinci tür hac merkezleri Meryem'e atfedilen kutsal mekânlardır. XII. Yüzyıldan sonra Hz. Meryem'le ilgili iki çeşit hac yeri gelişti ve günümüze kadar devam etti:

  • "Siyah Meryem Ana" da denilen mucizevî heykele veya tabloya saygı üzerine kurulan hac yerleri (Bunların renklerinin siyah olması, uzun yıllar düşmanların eline geçmesin diye toprak altında saklanmış olmalarına bağlanabilir; yerlerinin de çoğunlukla rüya ile papaz, rahibe veya halktan birine bildirilmiş olduğuna inanılır). Bu türün önemli örnekleri şunlardır: Chartes le Puy ve Rocamadour (Fransa), Montserrat ve Guadalupe (İspanya), Mariazell (Avusturya), Einsiedeln (İsviçre) ve Czestochowa (Polonya). Bu beldeler Orta Çağlardan beri ziyaret edilmektedir.
  • Hz. Meryem'in görülmesinin ve seçtiği bir kimseye bir mesaj vermesinin söz konusu olduğu yerler. Hz. Meryem'in çeşitli yerlerde görünmesi daha çok XIX ve XX. Yüzyıllarda olmuştur. Bu yerlerin en önemlileri Paris'te Rue du Bac (1830), Fransa'da La Salette (1846), Lourdes (1858), Pontmain (1871), Pellevoisin (1876); Portekiz'de Fatima (1917); Belçika'da Beauraing ve Banneux'dür (1932).
  • Hz. Meryem'le ilgili diğer bir çeşit hac merkezi de onun Nasira'da (Nazareth) yaşamış olduğu evin mucizevî olarak bugün İtalya'da Ancona yakınındaki Loreto'ya ve İngiltere'de Norfolk yakınındaki Walsingham'a melekler tarafından taşınması suretiyle ortaya çıktığına inanılan mukaddes evlerdir (Holy House, Santa Casa).

Günümüzde Avrupa'da hac maksadıyla en çok ziyaret edilen yer Güney Fransa'daki Lourdes'dur. Tıbbın tedavi edemediği hastalıkları nehrin kenarında yapılmış özel banyoları ile iyileştirdiğine inanılan bu yeri yılda yaklaşık 5 milyon kişi ziyaret etmektedir. İkinci sırayı, yılda 4 milyon kişiyle Portekiz'deki Fatima almaktadır. Paris'teki Rue du Bac ise yılda 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Roma'ya yapılan hacca gelince buraya en çok kutsal yıllarda gidilmektedir.

Hristiyanlığın Anadolu topraklarında da ziyaret yerleri vardır. Bu mekânlar Hristiyanlık tarihi ve önemli şahsiyetleriyle bağlantılıdır. Pavlus'un misyonerlik gezileri esnasında dolaştığı yerler bugün bazı Hristiyanlarca ziyaret edilmektedir. Antakya bu yerlerden biridir. Diğer bir kutsal mekân da Efes'tir. Pavlus Efes'te kalarak Hristiyanlığı yaymaya çalışmış, havari Yuhanna ise burada yaşamış ve ölünce buraya defnedilmiştir. Efes'te bulunan ve Hz. Meryem'e nispet edilen ev günümüzde bir hac mekânıdır. Hristiyanlar buradaki kutsal sudan içer ve dua ederler. Öte yandan Demre'de (Antalya) Hristiyanlarca St. Nicholas'nın (San Nicola, Aya Nikola, Noel Baba) yaşadığı ve defnedildiği yer olarak ziyaret edilmektedir.

İslam'da Hac

İslami kaynaklara göre haccın Hz. Adem dönemine kadar uzanan bir geçmişi vardır. Bir kısmı İsrailiyata dayanan bazı rivayetlere göre Kâbe'yi önce melekler tavaf etmiş, daha sonra da Hz. Adem, Allah'ın emriyle Mekke'ye giderek Arafat'ta Hz. Havva ile buluşup kendisine Beytullah'ın etrafındaki hacla ilgili mukaddes yerleri gösteren meleklerin rehberliğinde haccetmiştir (Hamidullah, "İslam'da Hac", (Trc. M. Akif Aydın) İTED, VIII/1-4

Yeni Soru Sor / Yorum Yap
şifre
Sizden Gelen Sorular / Yorumlar
soru
Eylül Sena 09 Ağustos 2024 Cuma

Hac ibadeti tarih boyunca pek çok din ve inançta farklı şekillerde var olmuştur. Eski dinlerden günümüze kadar kutsal mekânların ziyaret edilmesi, manevi bir deneyim olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda, İslam'dan önceki dinlerde de hac benzeri uygulamaların olduğu görülüyor. Örneğin, Babilonya ve Asur gibi antik uygarlıklarda belirli kutsal yerlerin düzenli olarak ziyaret edilmesi, o dönemin dini hayatının bir parçasıydı. Hititler'in krallarının ibadet merkezlerini ziyaret etmesi de bu geleneğin bir örneği. Eski Çin'de, Taoistler ve Budistler için önemli dağlar hac merkezleri haline gelirken, Hinduizm’de de hac, ruhsal bir arınma ve yeniden doğuş beklentisiyle yapılan bir ibadet şekli olarak karşımıza çıkıyor. Budizm'de ise Buda'nın aydınlandığı yerler hac ziyareti için önemlidir. Yahudilikte hac, belirli bayramlarda Kudüs'e yapılan ziyaretlerle kurumsallaşmış. Hristiyanlıkta ise, Hz. İsa'nın Kudüs yolculuğu ve bu şehirdeki kutsal mekânların ziyaret edilmesi, dini inançların bir parçası haline gelmiştir. Hristiyanlar için Kudüs’teki önemli yerlerin yanı sıra, Hz. Meryem'in yaşadığına inanılan yerler de hac nedeni olmuştur. İslam'da hac ibadeti ise, Hz. Adem dönemine kadar uzandığı belirtilen bir geçmişe sahiptir. Kabe'nin etrafında dönen hac ritüeli, Müslümanlar için manevi bir sorumluluk ve ibadet olarak kabul edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, geçmişten günümüze dinlerde hac uygulamalarının ne denli derin ve çeşitlilik gösteren bir anlam taşıdığı anlaşılmaktadır. Sizce bu kadar farklı inançta hacın bu kadar önemli bir yer tutmasının sebebi nedir?

Cevap yaz
1. Cevap
cevap
Admin

Hacın Manevi Anlamı
Hac ibadeti, tarih boyunca birçok din ve inançta önemli bir yer tutmuştur. Bunun temel nedenlerinden biri, hacın ruhsal bir arınma ve manevi bir deneyim olarak görülmesidir. Farklı dinlerde, hacın gerçekleştirildiği yerlerin kutsallığı ve bu yerlerin ziyaret edilmesinin insanın manevi gelişimine katkıda bulunduğu inancı yaygındır.

Toplumsal Birliktelik
Hac, sadece bireysel bir ibadet değil, aynı zamanda toplumsal bir birliktelik ve dayanışma sembolüdür. Bu ibadet, inananları belirli bir amaç etrafında bir araya getirir ve bu da dini toplulukların güçlenmesine zemin hazırlar. Farklı topluluklar, aynı inanç ve değerler etrafında bir araya geldiklerinde, aralarındaki bağlar güçlenir.

Geçmişle Bağlantı
Hacın kökenleri, eski dinlere kadar uzandığı için, bu ibadet tarihsel bir derinlik taşır. İnananlar, geçmişteki dini ritüelleri ve inançları hatırlayarak, bu geleneği sürdürmenin bir parçası haline gelirler. Bu bağlamda hac, sadece bir ibadet değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel bir mirasın da devamını sağlar.

İnanç ve Kutsallık
Son olarak, hacın bu kadar önemli olmasının bir diğer sebebi, inanç sistemlerinin merkezinde yer alan kutsal mekanlarla olan ilişkidir. Kutsal mekanlar, inananlar için sadece fiziksel bir yer değil, aynı zamanda ruhsal bir yönelişin sembolüdür. Bu mekanlara yapılan ziyaretler, inananların ruhsal yolculuklarında önemli bir adım olarak görülmektedir.

Sonuç olarak, hac ibadetinin farklı dinlerdeki önemi, manevi değerlerin, toplumsal bağların ve tarihsel köklerin birleşiminden kaynaklanmaktadır. Bu derin anlam katmanları, hacın neden bu kadar merkezi bir yere sahip olduğunu açıklamaktadır.

Çok Okunanlar
Kabe nin Altın Hat Mucizesi
Kabe nin Altın Hat Mucizesi
Hacerül Esved Taşı Nedir?
Hacerül Esved Taşı Nedir?
Umre Nasıl Yapılır?
Umre Nasıl Yapılır?
Popüler İçerikler
Editörün Seçtiği
Kabede Akşam Namazı
Kabede Akşam Namazı
İhram Nedir?
İhram Nedir?
İlginizi Çekebilir
Kâbe'nin Örtüsü
Kâbe'nin Örtüsü
Kabede Bayram Namazı
Kabede Bayram Namazı
Haber Bülteni
Popüler İçerik
Kabenin Yapısı ve Ölçüleri
Kabenin Yapısı ve Ölçüleri
Kabe'nin Tarihi
Kabe'nin Tarihi
Kabe Canlı Yayın Kabeyi Canlı Yayında İzleyin
Kabe Canlı Yayın Kabeyi Canlı Yayında İzleyin
İslamdan Önceki Dinlerde Hac
İslamdan Önceki Dinlerde Hac
Hacerül-esved
Hacerül-esved